22 Temmuz 2013 Pazartesi

Ne istiyorum ben ?

soğuk bir kış gecesi olsun istiyorum.
bir köy evinde, orman evi yada bir klübede olmak
derme çatma bir çaydanlıkta çayımı demleyip ardından müzik kombinasyonumu açmak istiyorum
bir şömine yada soba, yağmur,şimşek, gök gürültüsü, rüzgar varsa benim açmama gerek yok
doğa çalıyor zaten bizim için.
ufak bir kırık olan camımdan içeri giren rüzgarın beni üşütmesini
içime işlemesini, çıkardığı o uğultunun bana anlatmak istediklerini dinlemek istiyorum.
seslerin beynimde adeta yankılanmasını ve yalnızlığımı yüzüme vururcasına
ana avrat küfreder gibi
benimle dalga geçer gibi sırtıma değmesini istiyorum rüzgarın;
yanan ateşi bir sağa bir sola savurmasını izlemek istiyorum.
çok hafif odun kokusu sarsın içeriyi
ciğelrerimi o kokuyla doldurmak istiyorum.
bir süveterimin olmasının bana vereceği mutluluğu hissetmek istiyorum
koltukta oturmak değil, yere bir minder atıp onda oturmak istiyorum
bir kalem birde kağıt.
yalnızlık üzerine yazacağım binlerce kelimem varken
yan odadan "hayatım" sesiyle birlikte gıcırdayan parkeler eşliğinde
sevgilimin yanıma oturmasını istiyorum.
sırtımıza bir polar battaniye atıp altına girerken
bir fincan kahvesiyle birlikte
yanıma oturmasını
başımı omzuna koyup hiç ses çıkartmadan
gözlerini hafif kısıp ateşi izlerken
ruhumu dinlemesini istiyorum
ayağındaki peluş terliğiyle
dizlerini karnına çekip cenin pozisyonunda
elindeki fincan ile susarak bana olan aşkını dinlemek istiyorum
birbirimizi karşımızdaki ateş ile değil de
içimizdeki aşk yangınıyla ısıtmak istiyorum
kısıtlı imkanlar içinde, yapabileceğimiz binlerce "hiçbişey"leri yapmak istiyorum

24 Haziran 2013 Pazartesi

Çelik yürekli adam

06:47 25.06.2013
Tam 1 ay 1 gün anısına

Seviyorum.. Onun beni sevdiğinden kat kat fazla seviyorum
ama benim sevgim ona ağır gelir;
bunu göstermiyorum ve hiç bir zaman göstermeyeceğim
biliyorum ağır gelir eminim bundan çünkü ben bu güne kadar neyi sevdiysem
kalmayı değil gitmeyi tercih ettiler, bunu yaptılar.. yaptırdılar.. yapmak zorundaydılar.. belki de...
sertleşti, nasırlaştı yüreğim çelik gibi oldu ne bir gitmenin karşısında eğilip bükülür;
nede aşkın o tarif edilemez ateşinde erir.
Gurur ile işlenip inatla dövülmüş bir yürek benimkisi
ona hiç bir zaman söylemeyeceğim onu ne kadar sevdiğimi.. bu benim hatam olur
ben neyi sevdiysem gitti, o yüzden uzak duruyorum sevdiğim çoğu şeyden
artık eskisi kadar kahve bile içmiyorum
güneşin doğuşu da tat vermiyor artık
korkardım karanlıktan ve artık geceleri yürüyen bir adam oldum çıktım
dedim ya sevdiğim herşeyden uzak duruyorum artık
ona da uzağım.. uzak olmak zorundayım.. çünkü yanımda..
varsın o da gitsin sorun değil ama;
daha ödemem gereken taksitleri var be.
savaşa benzetiyorum bu aşkı,
yüreklerin çarpıştığı, dayanıksızların kaybettiği bir savaş ve bu savaşta benim adım
çelik yürekli adam;
sende gideceksin birgün, çekilmez bir insanım ben dayanamaz herkes
annem bile öyle diyor.
biliyorum sende gideceksin ve o gün ben elimde bir şişe şarap
ve bir sigarayla seni izliyor olacağım
gitmeni istemiyo olucam, sana deli gibi aşık olucam
sensiz yapamayacağımı biliyorum, sadece alışmaya çalışıcam
sana, yokluğuna...
sessizce "gitme !" diye çığlık atıcam, "bir adım daha atma dur orda beni böyle bırakma"
"seninle olan binlerce hayalim var benim" "ve sana ihtiyacım var, ömrümün sonuna kadar"
ama tabiki o bunların hiç birisini duymayacak..
içimde fırtınalar kopmasına rağmen
susucam, ve gitmene izin vericem
sigaramdan son bir duman daha çekip
sadece ardından adımlarını sayacağım.



1 Haziran 2013 Cumartesi

Hoş geldin hayatıma

Açıkçası neye inanacağımı bile unutturmuştu bana. İçinde bulunduğum durum girdap gibi git gite derine çekiyordu, girdabın en dibinde bir yalnızlık bileklerimden kavramış kendini bana bağlamıştı. Binlerce beyazın içinde simsiyah bir gölge gibi geziyordum artık. Belki suçlusu bendim, belki beni böyle yapmışlardı, sıcacık bir kalbi bir demirci gibi döve döve soğutmuşlardı taş gibi sert çelik gibi bükülmez hale getirmişlerdi belki, belki böyle yaratılmıştım yaratıcım bunu istiyordu ama hep belki, belki, belki... Artık belkilerde benimle beraber olmuştu her gece yatağımda seviştiğim binlerce belkim vardı. Tek tek söz veripte bırakamadığım. Bu içinde bulunduğum durumu birisine mâl etmeliydim kafayı yemeden önce. Ben böyle yaratılmışım en güzel cevaptı içimi rahatlatmaya. Taa ki "Beni neden böyle yarattın?" sorusuna kadar. Günlerce aylarca kızdım yaratana, nefret ettim, küstüm, küfürler yağdırdım peşine ama olmuyordu hiç bir cevap yoktu. Ben onunla konuşuyordum ama pek dinlediğini zannetmiyorum. Yılmadım her gece ona uzandım, her gece onu rahatsız ettim bıkmayacaktım bir gece ondan borç istedim seni ve bir gün cevap verdi bana. Cehennem ateşinin içinden ufak bir serinlik lutfetmişti bana. Bir kor gibi yanan ruhuma kendi nefesinden bir serinlik verdi. Aslında hiç konuşmadığını duymuştum tanrının ama bana ne demek istediğini anlıyordum. Duymuyordum ama anlayabiliyordum. Her gece haykırışlarımdan rahatsız olacak ki sonunda beni susturmak için onu gönderdi bana ve dedi ki ardından; İşte senin anahtarın, biliyorum biraz uzun sürdü ama buna değeceğinden şüphen olmasın. Kendi içinde kurduğun ufak kraliyetinde işte senin kraliçen. Beraber koşabileceğin, seni içine çeken girdaptan ona sarılarak kurtulabileceğin, ufak bir sandalla okyanusları aşabileceğin tek başınıza tüm güzellikleri fethedebileceğin, bin bir parçaya ayrılmış ruhunun tek toplayıcısı. Sana borç veriyorum bunu, bir gün geri alacağım ve o güne kadar yaşadığınız tüm güzel anılarınız bana ödeyeceğin taksidin olacak. Unutma ben zar atmam ve neden bu kadar uzun sürdüğünü soracak olursan, senin için en mükemmeli biraz zamanımı aldı. Buydu işte, sonunda kazanmıştım ve hoş geldin sevgilim harap ve bitap şehrime, tut elimi, hadi artık inşa etmemiz gereken geç kalınmış binlerce hayalimiz var.

5 Ocak 2013 Cumartesi

Hayallerimizden taç yaptım sana

Anlatamıyorum sanırım. Kafamın içinde duman gibi dolaşan binlerce hayal. Seninle olan, olmayan,baş harfinin geçtiği bütün herşey, artık aşkı geçti bambaşka bir seviyedeyim. Olmadı galiba.. Alışamadım yine.. Zaten içtiği sigarayı bile en fazla 3 saat bırakabilen bir insan ne kadar alışabilir yokluğuna, gidişine, buz gibi Ocak ayında bir fincan kahve mutluluğunu yaşatan tebessümüne,  o, hani o  beni bırakıpta  elveda deyişine işte.. Zaten ne kadar alışabilir ki sigarayı bile en fazla 3 saat bırakabilen bir insan ?. Topladım bütün hayallerimi ince ince, sık sık dokudum. Her bir ilmiği, her bir düğümü en saf duygularımla attım üzerine ise, bir kadının anne olacağı gün ki heyecanını işledim. Taç yaptım hayallerimden sana kraliçesi ilan ettim hayallerimin. Kalbe giriş törenini ellerimle hazırladım duygularımdan halılar serdim ayaklarının altına. Binlerce hayalin kraliçesi yaptım seni. Tüm herşeyi kurmuştum. Ben imkansızları istiyordum çünkü herkesin yaptığını değil ben seninle imkansızları başarmak istiyordum. Bütün hayallerimi imkansızlıklar üzerine kurmuştum hani bir bir hepsini aşacaktık ya. Hani televizyonlardan görüpte söz vermiştik ya hastalıkta sağlıkta diye sonra uzunca bir kahkaha patlamıştı "neler oluyor bize ?" demiştin. Bende "aşkın son vapurundayız ve kalkış sireni çalıyor galiba" diye cevap vermiştim. Ufacık ellerin avuçlarımda Simsiyahh gözlerini kısıp, dudakların hafif açık, gözlerimin ardını görmek ister gibi derince bakmıştın ya. Hiç yakışmadı bu bakışlara elveda demek. Ufacık ellerini avuçlarımın içinden sanki onları cehennem ateşinde yakmak istercesine cezalandırarak çekmen. Hiç yakışmadı kara kız. Birde kara kız olayı var dimi. Unuttum bahsetmeyi.. Bak, yavaş yavaş kopuyor parçalar yerinden. Ufak ufak siliniyor hafızamdan bazı şeyler. Elini çabuk tut kara kız. Tüm parçalar sigara dumanı gibi dağılmadan bir nefes daha çekelim.

1 Ocak 2013 Salı

Kırık Duvar

Baktığımda sadece bir duvar gibi gözüküyordu. Ardını göremediğim, bilmediğim, duyamadığım binlerce hikayeyle dolu bir duvar. Sarmaşıklarla kaplı, taşlarından birkaçı kırılmış, yosun tutmuş birazda ürkütücü bir duvar gibiydi. Ardına bakamadığım. Her gece o duvarın dibine oturur sigara içerdim. Ne olduğunu bilmezdim ama güven verirdi o duvar bana. Sırtımı bir duvara değil de bir dağa yaslıyormuş gibi olurdum. Nedendir bilmezdim ama güven verirdi o duvar. Sanki gelecek bütün zararların önüne geçebilecekmiş gibiydi. 10 sene önce fark etmiştim bu duvarı Hayal meyal hatırlıyorum . 8 yaşındaydım galiba. Bir sürü insan vardı duvarın arkasında, ağlama sesleri geliyordu. Dolandım arka taraftaki kapıdan girdim. Gittim oraya. Annem de oradaydı siyah bi eşarp takmıştı, ağlıyordu. Anlam verememiştim. Annem neden ağlıyordu. Yanına gidip sarıldım. Oda sarıldı. Sonra birisi beni dışarı çıkarttı. Mahallemizin en sonundaki bakkal Reşat amcaya gittik. Bi amca bana bir sürü yiyecekler aldı ve hadi arkadaşlarının yanına git dedi. Çok mutlu olmuştum. Amca diye bağırdım arkasından "Ne oldu çocuk" dedi "Bu şekeri anneme götürürmüsün? Ağlamasın. Oda mutlu olsun" dedim. Aldı şekeri ve gülümsedi "Hadi.. Arkadaşlarını bekletme" dedi ve gitti. Bir daha görmedim o amcayı. Sigaram bitiyor.. Neyse babacım ben kalkayım. Annem evde yalnız. Korkmasın. Oğlun emanetine hep sadık kalacak merak etme sen. Nur içinde yat baba. Ben her akşam uğrarım yanına. Bak oğlun hep yanında.

Anka Kuşu

Küçük bir çocuğun saflığını taşımak istemiştim, insanlara aldırmadan, ne olduğunu bilmeden yaşamak, anlayamadığım duygulara kapılarak, karnımdaki garip sancıları kelebek sanarak. Hayallerimle yaşamak istemiştim uçan arabalar, konuşan çiçekler, ve sihirli periler. Her gece yatmadan önce camın önünde sihirli anka kuşunu bekleyerek. Ama o hiç gelmedi, karnımdaki kelebekler aslında kelebek değilmiş ve arabalarda uçmuyormuş biliyormusun ? Anneme de sordum Nerede Anka kuşu ? Nerede Diş perilerim ? Hani annecim kelebeklerim nerede ? Büyüyosun oğlum demişti. Çok üzülmüştüm. O kuş artık hiç gelmeyecekti ve dişlerimi periler asla götürmeyecekti. Neden büyüyorum anne ?Büyümeyi ben istememiştim oysaki. Ben her gece Anka kuşunu beklemek istiyordum. Çiçeklerle konuşmayı, İnsanlara aldırmamayı... Ben büyümek istememiştim oysaki... Hep çocuk kalmak istemiştim. Dizimdeki yaralarıma ağlamayı, Çıkan dişlerime sevinmeyi istiyodum. Neden büyüyorum ben ? Çocuk kalsaydım ya Allahım ? Allah dede olarak anlatsalardı yine seni ? Noel babanın aslında olmadığını neden söylediniz ki bana ? Suç işlediğimde bana neden kötü gözle bakıyorsunuz ki ? Öcüler gelcek deseniz yetmezmiydi ? Bunları ben istememiştim ama neden benide dahil ettiniz bu hayata. Ben çok birşey istememiştim aslında. Ben sadece her gece Anka kuşunu beklemek istiyordum.

29 Mart 2012 Perşembe

Bakın Dostlar; Düşünme Sanatı

Kişisel olarak nitelendirdiğim "Düşünme Sanatı" kişilerin kendini geliştirmek istediği noktalara dayanıyor. Resim, müzik,tiyatro gibi düşünmeninde sanat olabileceği düşüncesini zihnime kazıyan olaylar, herkesin farklı alanlarda düşünmesini ve düşünlerin aynı sonuçları farklı şekillerde çözümlemesini anlatım yetersizliği yüzünden yanlış ifade biçimleri sonucunda anlatılmak isteneni karşı tarafa verememesini gözlemlediğimde farkettim. Düşünmek, herkesin istediği zaman yapamaması ve bazı düşünürlerin kendini sadece bu konuda geliştirmesi bunun bir sanat olmasını yeterli derecede destekliyor. Düşüncelerin istenilen sonucu vermesi için; doğru anlatım biçimleri, canlı örnekler ve cümleler içinde seçilebilir kelimelerin kullanılması gerekir. Bir diğer biçimde "Düşünme Sanatı"nın doğru anlatım olmadan bir işe yaramadığını, verilmek istenen mesajların kişi veya kişilerin hayatlarını değiştirmediği sürece düşünmenin bir önemi olmadığı sonucudur. İnsanların hayatlarını değiştirecek bir düşünceye örnek olarak, kaldırımlardaki tümsekleri örnek gösterebilirim. Engelliler için yapılan ve asfalt ile birleşen eğim çoğumuzun dikkatini bile çekmez. Çünkü tekerlekli sandalyeye mahkum değiliz. Çoğumuzun kullandığı kestirmeleri, yolları kullanamayan engelli dostlarımız şuan farkında bile olmadığımız ayrıcalıkların çoğundan faydalanamıyor. Kaldırımlardaki tümseklerin olmayışı bizim çoğu ayrıcalıklarımızdan sadece bir tanesi. Asansörü olmayan binalar bile bizim ayrıcalığımızdır. "Düşünme Sanatı" hayatımızdaki tüm hataları,yanlışları düzeltebilecek kadar geniş kapsamlı bir akımdır. İnsanların en azından kendine yardımcı olacak kadar geliştirmesi gereken bu özellik çoğu kişi veya kişilerin farkına bile varamadığı bir mucizedir